Mustafa Özay, binlerce bireyin katılımıyla 5 Nisan’da uygulanacak bulunan Yabancı Dil Sınavı’nda dikkat edilmesi gerekenler konusunda bilgi verdi. Özay ayrıca, sınava girecek olanlara süreyi dikkatli kullanmaları uyarısında bulundu.
Yılda iki defa kullanılan ve 12-25 Şubat tarihleri içinde başvuruları yapılan Yabancı Dil Sınavı’nın (YDS) İlkbahar Dönemi, 5 Nisan tarihinde ÖSYM yönünden Türkiye genelinde gerçekleştirilecek. Binlerce bireyin ter dökeceği sınav, yarın saat 09.30’da başlayacak ve 150 dakika sürecek.
Son senelerde kullanılan lisan sınavlarındaki soruların yoğun şekilde zor olduğunu ve Türkiye’de bu sınava müsait lisan eğitimi verilmediği belirten Mustafa Özay, “Maalesef bu İmtihan Türkiye'de verilmeyen İngilizcenin sınavıdır. Çünkü Türkiye’de bu sınava müsait bir eğitim yok. YDS’de her soru dikkatlice okunmalı, analiz edilmeli ve çözülmeli” diye konuştu.
Dil sınavlarında taktikler geliştirmenin müspet neticeler vermeyeceğini belirten Mustafa Özay, “Sınava girecek olanlar, birtakım kısa yollarla veya pratik yöntemlerle soru çözmek bunun şeklinde aldatmacalara şeref ediyor. Oysaki lisan sorularında tam olarak taktik olmaz. ‘Şunu görürsen bunu işaretle’ tarzındaki yaklaşımlar kocaman bir saçmalıktır. Zaten insanlar, taktiklere baş yorarken İmtihan süresini tüketiyorlar.
Matematik ve Geometri bunun şeklinde bölgelerde taktik ve teknik bunun şeklinde yöntemlerle soru çözülebilir lakin metodlar dahi bir alt bina gerektirir. YDS’deki tek taktik, her soruya düşüş gösteren saniyeye hesaplamaktır. Çözümü kısa devam eden sorulardan kalan saniyeleri de uzun devam eden sorulara aktarmak gerekir” dedi.
YDS’ye hazırlanmakta bulunan insanların her çeşitli branşla ilgili güncel metinler okumak durumunda olduğunu anlatım eden Mustafa Özay, “Her branştan gelen sorular YDS’yi fazla aşırı daha zorlu bir bir duruma getiriyor. Bu sebeple YDS’ye hazırlananlar, her çeşitli branşla ilgili güncel metinler okumalıdır. Ancak bu biçimde karşılarına çıkan cümleleri daha basit anlayabilirler” dedi.
Mustafa Özay, YDS’ye hazırlanmakta bulunan adayların bilmesi ve sınavdan evvela incelemesi gerekenler konusunda ise şu teferruatları sıraladı:
"In the mean time: Bu arada
Soon after: Hemen sonra
The minute: -ir...mez...maz (the moment that)
Sooner or later: Er ya da geç
Lack: -e sahip olmamak, yoksunluk, eksiklik
Sooner/would sooner..than: -dense..yi tercih
More and more: Giderek daha çok
Speaking generally: Genel olarak
In the long run: Sonunda
Straight away: Derhal, hemen
More often than not: Çoğu kez
Strange as it may seem: Tuhaf ama
At last: Sonunda
Strangely enough: Tuhaf ama
Much as: Her ne kadar... -sede -sada
Strictly speaking: Kesin olarak söylemek gerekirse
In the light of: Işığında
Subject to: Maruz kalmak
Much less: Şöyle dursun
Subsequent: İzleyen
At long last: En sonunda
Subsequent to: -ı takiben, -den sonra
Much rather: -dense...iyi yeğlemek
Successive: Birbiri ardına
In the hope that: Ümidiyle
Such...as: gibi, kadar
Much the same: Hemen hemen aynısı
Such as it is: Kusurlarına karşın
Last but not least: Sonuncusu ama önemsizi olmamak
Such/as such: Belirtildiği şekilde
Much to one's noun..much to my surprise, she was ready.
Such as to: -ecek şekilde
In the hands of: ellerinde, denetiminde
Such/(no)such thing as: diye bir şey (yok)
Such that: Öyle ki
Much too: Çok fazla
Suppose: Diyelim ki
Last of all: Son olarak
Supposed to, be: -meli-malı
Must: Zorunluluk, mantıksal çıkarsama, gereklilik, insani zorunluluk, serzeniş
Supposedly: Olduğu varsayılan
In the guise of: Kılığında
Supposing that: Diyelim ki
Must have: Geçmişe ilişkin tahmin, zorunluk
Sure enough: Beklendiği gibi
Late: Geç, son zamanlarda, merhum
Surprisingly: Şaşırtıcı biçimde
Namely: Yani, isim vermek gerekirse
Take: Sürmek, gerektirmek
In the form of: Şeklinde
Thanks to: Yüzünden, nedeniyle, sayesinde
Naturally: doğal olarak, kuşkusuz
That: Şu, adı geçen, bu
Of late: son günlerde
That is: Yani
Near: Yakın...at or to or within a short distance, no great distance from
That is to say: Yani
In the first place: İlkin
Nearby: Yakın, close at hand, adjacent, neighboring, not far away
Later on: Daha sonra
That is why: İşte bu yüzden, bunun için
Nearly: Hemen hemen
The fact of the matter: İşin gerçeği
In the face of: Yüzünden
The few: Küçük bir gurup
Necessarily: ille de, zorunlu olarak
The first/last but one: Bir önceki
Latter: Sözü edilen iki şeyden ikincisi
The late: Merhum
Needless to say: Söylemeye hiç gerek yok ki
The long and the short of it: Kısaca
In the event that: Eğer, şayet, şartıyla
The minute: -ir..mez
Needn't: Zorunda olmamak
The number of: Sayı
At least: En azından, hiç olmazsa
The other way round: Tam tersine
Needn't have: Geçmişte yapmak zorunda olmadığımız ama yaptığımız şeyler
The others: Diğerleri
In the event of: Takdirde
The present: Günümüz, şu anda
Neither..nor: Ne....ne de..
The same as: İle aynı
Not in the least: Hiç
Then: O zaman, ondan sonra, o halde, o zaman ki
Never mind: Boşver, aldırma
Then again: Diğer taraftan
In the end: sonunda, zaman, süreç olarak (sübjektif at kullanımı değil)
Then and there: Hemen ve orada
Nevertheless: Fakat, ama, yine de
Thence: Oradan, bu nedenle
Least of all: En az
Thenceforward: Ondan, o zamandan sonra
Next but one: Önümüzdeki, bir sonraki
There again: Ek bilgi verilirken kullanılır
In the dead of the light: Gecenin koyusunda
There and back: Gidiş dönüş mesafesi
Next to: Bitişik, yakın
Therefore: Bu yüzden, bu nedenle, dolayısıyla
Less and less: Giderek daha az
Therein: orada, o şekilde
Next to impossible: Hemen hemen imkansız
Thereof: Oradan, onunla ilgili
In the course of: Zamanla, zaman içinde
Thereupon: Bunun sonucu olarak, ondan hemen sonra, bunun üzerine
Next to nothing: Çok az, hemen hemen hiç
Therewith: Bununla birlikte, buna ek olarak
No less than: -den az değil
Think better of it: Yeniden düşünmek, fikrini değiştirmek
Nil: Sıfır, hiç
This and that: Şu ya da bu, ıvır zıvır şeyler
In that case: Bu durumda
This is why: Bu nedenle
No doubt: Hiç kuşkusuz
Thoroughly: Tamamen bütünüyle
Lesser: Daha az önemli
Though: -e rağmen
No less a(person etc.) than: Hiç de daha az, önemsiz
Thrice: Üç kez, üç kere, üç defa
In that: Açısından
Through: Bir uçtan öbür uca, baştan sona, içinden
No longer: Artık
Through and through: Her tarafı, her yönden
Let alone: Şöyle dursun
Throughout: Baştan başa, her tarafında, boyunca
No matter: Nereye, kim, ne kadar, nasıl olursa olsun
Thus: Bu nedenle, böylelikle, bu yüzden
In terms of: Şekliyle, yoluyla
Thus far: Şu ana kadar
No more/less..than: -den daha fazla/az
Till: -e kadar
Liable: eğilimli, sorumlu olmak
Yet again: Bir kez daha
No other than: -den başka (değil)
Year in year out: Yıllarca
In support of: Destekleyerek
Year by year: Yıldan yıla
No sooner.....than: -ir..mez, henüz...dı ki
Year after year: Yıllarca
Likelihood: Olasılık
Wrongly: Yanlışlıkla
No use: Yararsız, faydasız
Would sooner..than: -dense
In succession: Birbiri ardına
Would rather: -ı yeğlemek
No way: Asla
At worst: En kötüsü
Likely to/be: Eğiliminde
Worse stil: Daha da kötüsü
No wonder: Şaşılacak bir şey yok
Without so much as: -sızın
In spite of the fact that: -e rağmen, karşın
Without regard to: -i dikkate almaksızın
Seldom: Nadiren, nadir olarak
Without question: Hiç kuşkusuz
Little by little: Yavaş yavaş, parça parça
Without doubt: Hiç kuşkusuz
Self: Kendisi
Without: -siz, sız, meksizin, maksızın, meden, madan
In spite of: -e rağmen, karşın
Within: İçinde
Shall: Öneri, gelecek zaman endikatörü, söz, buyruk, kesinlik
With this in mind: Aklında olarak
Little different: hemen hemen aynı
With this: Bununla, bunu belirterek
Shall have (perfect modal): Gelecekte belirli bir anda tamamlanacak olan eylemler
With the exception of: Hariç, dışında
In short: Kısaca, söylemek gerekirse
With respect to: Hakkında
To be at a loss: Şaşkın, ne yapacağını bilememek
With regard to: İle ilgili olarak
Shortly: Hemen
With reference to: İle ilgili olarak
In return: Karşılığında
With an eye to something: Niyetiyle
Shortly after: Kısa bir zaman sonra
With a view to: Niyetiyle
Made up of: -den oluşmak
Why ever…why: Soru sözcüğünü vurgulama şekli
Should: -meli, malı, ivedi, gerekli, devrik koşul cümlelerinde, resmi dilde, beklenti
Whole-as a whole: Bütün, tam, tüm, bir bütün olarak
In response to: Cevap olarak, karşılığında
Whither: Nereye
Should have: Gerçeğe aykırı geçmiş, çıkarsama, duygu
Whilst: While ile aynı anlamda resmi kullanım
Many a: Pek çok
While-for a while: Kısa bir süre için
Similar to: -e benzer
Wherein: Orada
In reason: Akla uygun
Whereby: Yoluyla
Since: -den beri
Whereas: -iken, rağmen
No matter: Kim, ne, ne kadar olursa olsun
Where: Nerede, şimdi ki, orada
So: Bu nedenle, bu kadar, öyle ki
Whatsoever: Her ne
In question: Söz konusu, tartışma konusu
Whatever: Her ne anlama geliyorsa
So-as long as: -ı sürece, müddetçe
What's more: Dahası, üstelik
May/might as well: Bari, en iyisi
What of it: Neden önemli olsun ki
So..as to: -ecek kadar
What..like: Nasıl
In quest of: Arayarak
So as to: -mek için - sın diye
May have to: Geleceğe yönelik olasılık
So-called: denilen
In proportion to: oranla
So far: Şimdiye kadar,şu ana kadar
May well be: Geleceğe yönelik olasılık
So far as: Kadarıyla
In principle: Temel olarak
So far from: Şöyle dursun
Meanwhile: Bu arada
So long (ago) that: Öyle uzun zaman önce ki
In place of: yerine
So much so that: O kadar ki, öyle ki
Mere: Sadece, tek, sırf
So that: -ması için, amacıyla, -mısın diye
In person: Bizzat, şahsen
So to speak: Bir benzetme yapılırsa
Might: May’den daha az olasılık
Somewhat: Biraz, oldukça
In part: Kısmen
Somewhere: bir yer, bir yerde
Might have: Geçmişe ilişkin olasılık".