Geçen günkü yazımızla ilgili yaptığı bir yorumunda saygıdeğer bir yorumcumuz aslında bizim anlıyorum ama konuşamıyorum söylemimizde gizli olanın yine aslında anlayamadığımız olgusunun da olduğundan bahsetmiştir. Evet bu nokta asıl önemli olan noktadır. Dünyada sadece dilsizler onlar da yaradılıştan okuyup, yazıp konuşamadıkları halde, bilimsel olarak evet bilimsel olarak dilsizlerin yanında dünyada bu kategoride tek millet olmamızın sebebi aslında gerçekten ağzı olan konuşur söyleminin gerçek ortam uygulamasının da tek ülke olduğu yer olmamız sebebine dayanmaktadır. Ülkemizde anlıyorum veya yazıyorum veya okuyorum ama konuşamıyorum diyen topluluk aslında bu diğer üç melekeyi de yaptığını sanmakta ve asıl problem de burada başlamaktadır.
Düşünsenize bilimsel olarak okuma ve anlama(dinlediğini anlama) düzeyleri kendi aralarında ve konuşma ve yazma düzeyleri de kendi aralarında aynı dilsel süreçlerle oluşan yani başlayan devam eden ve biten süreçlerdir. Bir insan okurken ki ve dinlediğini anlarken ki yapılan işlemlerin tam tersi ama aynı işlem dizgesinde yani sistematiğinde yazarken ki ve konuşurken ki yaptıklarını yapar veya aynı dizgelerle yazar ve konuşur.
Dünyadaki güya İngilizce öğretme sistemlerinin, bir Amerikan misyoneri olan JOSIAH STRONG a(1885:178-79) göre İngilizce dilinin, anglo-saxon ırkının kaderinin doğrudan temel oluş sebebi olması ve bir zamanların Latincesi gibi ama onun yerine geçmiş olan Hristiyan düşüncesinin taşıyıcısı ve insanların anglo-saxonlaştırılmasının bir aracı olması sebebiyle, bu doğrultulara göre ve insanların kendi kültürlerinden dil yoluyla koparılıp İngiliz kültürüne göre edinime saplanıp kendi yaşadıkları ülke ortamlarında da İngiliz yaşam tarzını kendi yaşamlarından örnek oluşlarla sergileyip kuşaklar boyunca yerleştirmeleri odaklı sistemler olduğunu anlamak için İŞTE BU TUZAKLARA DÜŞECEK KADAR SAF olmak gerekiyor. Bana da yıllardır bazı saflar gittikleri bazı yerlerde kendilerine DİLİ YAŞAMAK GEREK, BİZ YAŞATARAK ÖĞRETİYORUZ söylemlerinin kendilerine söylendiğini söylemişler; ben de ağzımı bırakıp başka tarafımla gülmemişim ama AĞLAMIŞIMDIR.
Peki beni yanlış organımla ağlatan ne olmuştur ona bakalım şimdi:
'Gavurlar' yani yabancılar yaptıkları kolonist amaçlı çalışmalarda şöyle bazı söylemler geliştirmiştir. Bir insan bir dili öğrenecekse şunların da öznesi olmalıymış.
a-Dil belirli bir kültür toplumu ile iletişim kurmak için öğrenilir.
NAÇİZANE YORUMUM: Eee taam(tamam) tabii ki öyledir.
b-Güdülenme açısından gerekli olabilecek duygusal düzeltmeler toplumsaldır.
NAÇİZANE YORUMUM: Hmmm, Allah Allah(c.c),eeee.
c-Dil öğretim modeli bu anlamda güçlü ve gerçekçidir, ancak ikinci dil ediniminde toplumsal bağlamı temel aldığı için PEK TUTULMAMIŞTIR.
NAÇİZANE YORUMUM: Evet onlar böyle diyor ama bizdeki bazı sıfatsızlar hala öğrenmek için yaşamak gerek demeye devam ediyor. NEREYE KADAR BAKALIM.
D-SONUÇTA BAŞKA BİR DİL EDİNMEK başka bir kişi haline gelmektir. Öğrenci başka bir toplumun simgesel değerlerini öğrenmiyor onları ediniyor, ve bir başka toplumun kültürünün öğelerini kendi yaşamına sokuyor ve kişilik değiştirici bu işi kolay kolay kabul edemiyor.
NAÇİZANE YORUMUM: Yani kültür ve dinimizi güzellikle hayatınıza sokamazsak Güney Afrika, Hindistan, Avustralyadakilere yaptırdığımız gibi yaparız diyorlar. EL CEVAB:(NN....HHHH) YAPARSINIZ!
İçimizden bazıları sokaklara hala tükürüyor olabilir..olsun, içimizden bazıları hala bayanların olduğu ortamlarda kendilerinin de bir kadının dünyaya getirdiği bir canlı olduğunu unutup argolu, küfürlü konuşup patanlarını (bacaklarını) pergel gibi açıp oturuyor olabilir..olsun, içimizden bazıları hala yanında bir erkek olsa da bir bayana 'bizon öküzü' gibi bakıyor olabilir..olsun ...ama asla unutulmaması gereken bir şey varsa o da bu milletin sahip olduğu vicdan ve asaletin hiçbir millette olmadığıdır.
Ben bu asil milletin bir ferdi olduğum için gurur duyarım. Bu memleketin birçok yerinde çalıştım, her gittiğim yerde bu topraklar için ağlamışımdır, kimse unutmasın dünya durdukça kimse bize pranga vuramaz. İstersek İngilizcenin de Çincenin de bilmemnecenin de piri ve bilgili olma da önde gideni oluruz.
Aramızda bazıları hala saçma sapan dilsel söylemlere devam etsinler. Her şerde bir hayır her hayırda bir şer vardır misali; onlar söylesinler ki bazıları da bunun aslında böyle olmadığını görüp tersini ve doğrusunu ortaya çıkarsınlar. Unutmayınız dilde asıl olan cümle kurmaktır. İngilizce belki beynelmilel (beynelminel değil)
bir dil olabilir ama bunu öğrenmek için İngiliz veya Amerikalı gibi düşünmek gerek veya o dilde düşünmek gerek gibi söylemlerin arkasında koşmak bize öyle sonuçlar getirir ki bunları görmek için bunları yaptıkları ülkelere geziler düzenlemenizi tavsiye ederim çoğu şu anda vizesizdir, gidip görünüz.
Mustafa Özay