Geri

Türkiyede Dil Eğitimi

Osmanlıdan günümüze kadar gelen büyük bir sorundur türkiyede yabancı dil öğretimi. İlk okuldan hatta okul öncesi programlardan başlayan dil öğretme çabası maalesef yıllarca sürmekte ancak hiçbir sonuca ulaşamamaktadır. Binlerce saat ders verildiği halde kalıplaşmış 3-5 cümleden başka bir şey öğretilememektedir.

Özellikle dünyada en geçerli dil olan İngilizce ve son yıllarda ortadoğuda yaşanan olaylar sebebiyle önem kazanan arapça öğretimiyle ilgili türkiyede konusunun en uzmanı olan mustafa özay ve Candemir doğan hocalarımızla bu konuları konuştuk.
Her iki hocamızın da bu sorunun kaynağı olarak gördüğü olay kendi ana dilimizi bilmememiz ve bu dili güya öğretmek için önümüze sunan kişi kurum ve kuruluşların yanlış politikaları..

Karşılaştırmalı yöntem ile öğretilmesi gereken bu iki dil yanlış sistemlerle öğretilmeye çalışıyor. Kendi anadilimiz ile bağlantı kurmadan bir sonuç alınması mümkün değil. Bu karşılaştırmayı yapabilmek için öncelikle ve mutlak bir surette kendi ana dilimizi çok iyi bilmek gerekiyor. Kendi dilinizde isim,sıfat,ulaç,ortaç,dolaylı tümleç,zarf tümleci gibi gramatik yapıları bilmiyorsanız farklı bir dilde bunları hiç bilemezsiniz.
Türkiyede yapılan en büyük yanlış bu. Çocuklarımıza anadili formasyonunu tam olarak yerleştirmeden dil öğretmeye kalkıyoruz. Boşluk doldurarak dil öğretilemeyeceğini onlarca yıldır herkesin anlaması gerekiyordu.

Dil öğretiminde yöntem probleminden çıkış için atılacak ilk adımın karşıtsal çözümleme yoluyla Arapça-ingilizce  ile Türkçede cümlelerin karşılaştırılmalı öğretiminin olması gerekir. Öğretmen ve öğrencinin fikir birliği içinde iki dilin sistemlerinin ayrı olduğu, izlenecek yöntemin benzetme yerine daha çok benzer olmadığı yani karşıtsal çözümleme yöntemiyle yapılacağını özümsemeliler. Hatta Arapça veingilizce öğretiminin karşıtsal çözümleme yoluyla yapacak öğretmen öğrenciyi bu uygulamanın bir parçası olacak şekilde hazırlamalıdır.
Yabancı dil öğretim programı anadil ile hedef dilin karşılaştırmasına göre planlanmasa da öğrenci yabancı dili öğrenirken anadilini esas alır, anadile benzer veya karşıtını bularak öğrenme eylemini gerçekleştirir. Bu doğal işlemin gücünden faydalanmak için yöntemsiz yapılan benzetme ve karşılaştırmanın yöntemsel verimlilikte olabilmesi için diller arasındaki benzerlik ve farklılıkların bilimsel olarak çözümlenerek öğretimin verilere göre düzenlemesi öğretim verimliliği açısından oldukça önemlidir.
Herkes bilir ki bir yabancı dili öğrenmek zordur, ancak imkânsız değildir. Zoru başarmak için hep sanılanın aksine, dil öğrenmenin bir yetenek işi değil, yöntem işi olduğu bilinmelidir.

Yani yöntem zoru başarmanın çok kolay bir yoludur. Bugün Türkiye’de var olan  öğretim sistemi, her ne kadar modern bir görüntü verilmeye çalışılsa da henüz tam olarak klasik gelenekten kurtulamamıştır. Yöntem kargaşası içinde bir mantıkla yapılan dil öğretimi, herkesin dünyasında ulaşılmaz bir zirve ya da bir kâbus şekline dönüşebilmektedir.

Biz Arapça-ingilizce öğrenirken ister bilinçsiz isterse bilinçli olsun sürekli Arapçadan-ingilizceden Türkçeye veya Türkçeden ingilizceye- Arapçaya bir şekilde tercüme yaparız. Bu doğal yabancı dil öğrenme işlemi, kendi içinde bir çeviri sürecidir. Bundan dolayı Türkçe ile ingilizce-Arapça gibi yapısal olarak tamamen birbirine zıt iki dilin öğrenimi söz konusu olduğunda bu çeviri yöntemi kesinlikle izlenmesi gereken zorunlu bir süreçtir.

İnsan bilinci, bir yabancı dili kavrayarak öğrenerek için basitten karmaşığa doğru önce kelimeleri motamot denilen düz aktarım, yapısal gramatik ve bilimsel simültane dil çeviri düzeylerini izleyerek hedef dile hakimiyetini gerçekleştirir. Bir dilde simültane çeviri düzeyi dile tam egemen bir konuşma düzeyidir. Toplumun itibar ettiği genel kanaatin aksine konuşma dili odaklı yalın çabalarla kesinlikle bir yabancı dil öğrenilemez.

Bir dilde amaç cümle kurmaktır. Cümle kuran okur,konuşur,yazar,anlar. Size dil öğretecek birinin öncelikle cümle kurmayı öğretmesi gerekir. Telaffuz ve kelime bir dil hocasının öğretemeyeceği 2 şeydir. Hiç kimse bir başkasına telaffuz öğretemez. Çünkü herkesin artikülasyonu farklıdır.

Her caddede köşe başında bulunan bu kurslar ne işe yarıyor? Bu kadar emek bu kadar para nereye, kime gidiyor? En önemlisi bu kadar zaman neden boşa geçiyor yada geçirtiliyor?
Bunu araştırdınız mı? 3. Dünya Ülkelerinde bile ortaöğretimden mezun bir öğrenci ikinci bir dili çok rahat konuşurken bizim insanımız neden yıllarca uğraşmasına rağmen bir sonuç alamıyor?

Bu konuyla ilgilenen herkes oturup düşünmeli..Sadece ilköğretimde İngilizce öğrenimi gören öğrenci sayısı 6 milyon 300 bin kişi civarında, liselerde 2 milyon 786 bin.. 75 milyonluk Türkiyemizde eğitim seviyesi bazında 2 dil bilenlerin oranı ilkokulda 0.8 lisede 5.2 üniversitede 10.4.
Türkiye sistem çöplüğü konumunda. Hipnozla dil öğretme, 5 günde İngilizce, uykuda öğrenme, kısa yollar, pratik yöntemler, methodlar.. bütün dünyada tabir-i caizse çatır çatır konuşulan bu diller bizim için hayal.. bu insanlar uykuda mı öğrendi yada hipnozla mı yada 5 günde mi? Maalesef türkiyede bu zihniyet olduğu sürece yabancı dil bizim için ulaşamadığımız basit bir zirve olacak..
Neden yabancı dil öğrenemiyoruz? Asıl sorun nedir? Çözüm yolları nelerdir? Dil ile kastedilen nedir? Türkiye bu sorundan nasıl kurtulur? Dil öğrenmede kişiye düşen nedir?

Bu soruların cevapları için www.ingilizcebitmistir.com sitemizi inceleyebilirsiniz.