4-İNŞA ETME,OLUŞTURMA VS ANLAMINDA 'MAKE':
İmal etme, inşa etme ve meydana getirme anlamlarında sık sık make fiilini kullanırız.
I have just made a cake.
Let's make a plan.
My father and I once made a boat.
5-MAKE YERİNE DO:
Eğer çok özel amaçlı sonuçlar elde etme iddiasında değilsek, meydana getirici bir
aktivitenin nedenselliğini çağrıştırmak için 'make' yerine 'do' kullanırız.
What shall we eat? Well,I could do an omelette.
6-BAZI YAYGIN İFADE KULLANIMLARI:
DO good,harm,business,one's best,a favour,sport,exercise,one's hair,one's teeth,one's duty,50 mph.(miles per hour=saattte...mil hız demektir.)
MAKE a journey,an offer,arrangements,a suggestion,a decision,an attempt,an effort,
an excuse,an exception,a mistake,a noise,a phone call,money,a profit,a fortune,
love,peace,war,a bed,a fire,progress.
Genellikle make a bed denir ama ev işi yapma anlamında sık sık doing the bed(s) denir.
Fotoğraf çekmek derken make değil take a photo ve ilginç bir deneyim yaşamak anlamında
make değil have an (interesting) experience denir.
7-İKAME FİİL OLARAK KULLANIM:
Yardımcı fiil + do
Amerikan İngilizcesinde değil fakat İngiliz İngilizcesinde, do, bir yardımcı fiilden sonra
bir ikame fiil olarak kullanılabilir.
Come and stay with us.I may (do),If I have the time.(US:I may,If....)
He is supposed to have locked the safe.He has (done).(US:He has.)
I found myself thinking of her as I had never done before.
8-do so kullanımı:
do so ifadesi bir fiili,nesnesini veya tümlecini tekrar etmekten kaçınmak için
bazen kullanılabilir. Bu kullanım genellikle aşırı formal bir kullanımdır.
Put the car away please.I have already done so.
Eventually she divorced ali cengiz.It was a pity she had not done so earlier.
He told me to get out,and I did so as quietly as possible.
9-do so ve do it/that:
I promised to get the tickets,and I will do so/it as soon as possible.
She rode a camel:she had never done so /that before.
do so yu daha önceden bahsedilen aynı eyleme yönelik ve aynı konulu durumlara atıfta bulunmak amacıyla kullanırız.
I haven't got time to get the tickets.Who is going to do it.
I rode a camel in morocco.I would love to do that.
I always eat peas with honey.My wife never does.
10-do so/it/that:kasıtlı yapılan eylemler için.
Do so/it/that,kasıtlı yapılan dinamik eylemlere atıfta bulunmak için genellikle kullanılır.
Gönüllü yapılmayan eylem veya durumlara atıfta bulunan eylemlerin yerine kullanılmaz.
I like the piano,and I always have done.(yanlış:...and I have always done so/it/that)
She lost her money.I wasn't surprised that she did.(yanlış:...that she did so/it/that)
think Ali is wrong,and I do too(yanlış:...and I do so/it/that too.)
devam edeceğiz...
NOT: Ülkemizde dil eğitiminin eksikliklerinin başında Türkçe bilgisinin tam olarak verilememesi,
yabancı dil öğreneceklere yaklaşımın tamamıyla maddi çıkar amaçlı olması, çok yanlış bir
şekilde İngilizce düşün enjeksiyonlarının yapılması gelmektedir.
Örnek vermek gerekirse:
Türkçede anlamları birbirinden tamamıyle farklı 3 ifade ve yine anlamları
birbirinden farklı 3 cümle alalım.
İFADELER:
1- bu hükümetin şekli.
2- bu hükümet şekli.
3-hükümetin bu şekli.
CÜMLELER:
1-İki ülke arasında savaş engellendi.
2-savaş iki ülke arasında engellendi.
3-iki ülke arasındaki savaş engellendi.
Bu ve benzeri gibi ifade ve cümlelerin ayırdına, farkına varamayan analizini yapamayan daha doğrusu kendi dilinde bunlar arasındaki farkları anlamayanlara yabancı bir dili öğretemezsiniz. Her şey, yani tüm unsurlarıyla dilin yerleşmesi okumakla olur. Okuduğumuz materyaller bizi analize, nedensellik kurmaya, senteze kavuşturuyorsa dili yerleştirme anlamında katkı sağlarlar.
Elin oğlu 'benim dilimde orjinal yazılmış bir metin sayfasında sayfada bir harf hatası bulana para ödülü ve özür mektubu vereceğim' diyecek kadar dili ileriye götürmüşse ve bizde en önemli yayın kuruluşlarının bile ekran altından geçen bantlarda sizi güldüren ifadeler her gün uslanmadan ve artarak devam ediyorsa ben artık söyleyecek şey bulamıyorum. Herkes aynen devam etsin yapacak bir şey yok. Ama unutmayalım güzel bir söz 'biz dünyayı dedelerimizden miras değil çocuklarımızdan ödünç aldık' der. Bırakacağımız miras onları utandırmayacak kadar değerli ve iz bırakan türden olmalıdır. İnsan hiçbir şeyi götüremiyor yaptığı eserler ve diğer insanlarda yaptığı olumlu değişim dışında.
Bizim burada verdiğimiz örnekler hep yaşanmış ve yaşanan örneklerdir. Madem ki bazıları utanıyor o zaman işe kendilerini düzeltmekle başlasınlar. Yiğitlik, nam, ünvan verilmez alınır, hakedilir, kazanılır. Kazanmanın yolu da rakip gördüklerinizi fikirle yere çalmaktır(yenmektir). Kişisel özelliklere atıfta bulunarak yapılacak karakter dışı söz ve ima ve davranışlar misliyle karşılığını bulur. İnançlı olmak demek gerçekten inanmak demektir. Tribünlere oynayan nicelerinin yaptıklarını hakkımızı yediklerini açıklarsak ortalığın durulmasını beklemek herkes için zorlaşacaktır.
KONUMUZ İNGİLİZCEYSE:
1-İngilizce düşünmek demeden önce düşünmenin tanımını sarih hale getirmek veya neyse anlamı onu söylemek gerekir.
2-Tüm dünyada iyi bir öğretici ve sistemle her dilin öğrenimi 100-120 saatte bitmektedir.
3-Sistem çöplüğü haline getirilmiş bir ülkede dil adına bir şeyler yapmak sürekli YANLIŞ olanlarla
bir karşılaştırmaya maruz bırakıldığınız için daha da güç hale gelmektedir.
4-Dilde asla ezber yoktur. Kelime ve terimler kullana kullana kullanıldığı yerde öncülü ve ardılı olan
kelime ve terimlerle bağlam içinde öğrenilir.
5-Dilde dinleme aşaması en düşük orta düzeyde mümkünse tüm dil eğitimi bitince yapılmalıdır.
Çünkü hiç dil bilmeyenin kulağına kulaklığı takarsanız 2 sorunu olur. Orada ne dendiğini mi anlayacak
yoksa demek istenenin ne olduğunu mu anlayacak. Oysa dili öğrendikten sonra tek sorun sadece ne dediğini anlamak yani kulak pasını almak olur. Çünkü ne dediğini anlarsa zaten dili bildiği için demek istediğinin ne olduğunu kolay anlar. Çinceden düşünün ömür boyu dinleseniz 'vaynk vuynk' dışında ne anlayacaksınız.
6- Dilde kelime asla önkoşul değildir. Dili öğrenirken zaten kelime de kullana kullana öğrenileceği için
kelime öğrenirsem dili öğrenirim demek sürekli otomobil seyredersem araba kullanırım demek gibidir.
20 tane kelimeyi Türkçede versek hangi cümle yapısında kuracağınızı bilmiyorsanız beyhudedir.
7-Dünyada en iyi sistem karşılaştırmalı dil kuramı altında bilişsel (cognitive) ve çeviri (translation) yöntemidir. Biz buna tam öğrenme kuramını da ekledik. Hayırlı olsun saygılarımla.
Mustafa Özay