Geri

300 Kelime 500 Kelime

Şimdi iki tane cümle kurup bunlar aslında ne demektedir ve ne dememektedir inceleyelim:
1-GÜNLÜK DİLDE 300-500 KELİME YETMEKTEDİR BUNUN DIŞINDAKİLER GÜNLÜK DİL DEĞİLDİR!
2-DÜNYA ÜZERİNDE BAZI KEDİ,KÖPEK,MAYMUN VE PAPAĞAN TÜRLERİ 600-1000 KELİME ARASINDA ÖĞRENMEKTEDİR!
Şimdi bilimsel ve gerçek olarak hayatımızda varolmuş,varolan ve varolacak yayınlanmış, yayınlanan ve yayınlanacak tarafsız olarak, taraflara sunulmuş veri ve bilgilere bakalım:
1-Konuşulan dilin insan düşüncesini biçimlendirdiğini ileri süren dilsel görecelik veya dile bağımlılık kuramı en güçlü döneminde İngiliz yazarı George Orwell(1903-1950)in 'bindokuzyüzseksendört' (1949)adlı romanına 'newspeak' ilkeleri üzerine ekinden (241-250)de anlaşılacağı ve izleneceği gibi, bu kuramın benzer kavram ve açıklama terimleriyle yansıtılmıştır. Gerek İngiliz sömürge polis örgütünde gerekse İspanyol iç savaşı ve II.Dünya savaşı yıllarındaki deneyimleri üzerine kurulan bu romanda yeni bir dil (newspeak) oluşturulur.
Bundan amaç düşünmeyi önlemek,yoketmektir;onun için sözcük sayısı azaltılmalı,ancak günlük ilişkilere yetecek sayıda sözcük bırakılmalı ve düşündürecek kavramlar yok edilmelidir.
...Newspeak ile güdülen amaç yalnızca Ingsoc (İngiliz sosyalizmi)a bağlı olanlara özgü dünya görüşü(world-view) ve düşünce alışkanlıklarını anlatım aracı sağlamak değil,aynı zamanda başkaca düşünme biçimlerini olanaksız kılmaktadır.
2-...Yurt dışına,Almanyaya işçi olarak giden Türklerden birinci kuşağın oralarda ister istemez birdilsizlik dönemine girdiği,Newspeak evreninden daha olumsuz koşullarda yaşadığı, bunun da onları türlükültürel bunalımlara soktuğu çok geç umursandı.'Almanca bilmeyen bir Türk hem kör hem sağır...pek azıbir yana dilsiz insanlar Almanyadaki Türkler'(uygur 1984-26) dedirtecek ölçüde acı bir deneyim geçirdikleri artık herkesçe onaylanmaktadır.Bu ülkelerdeki okur-yazar olmayan Türkler dil bilmemekle suçlanmaktadır.
3-Yabancı bir dille eğitimde de öğrencilerin bilişleri birden sıfırlanıyor, ilk yıllar, ister orta ister yüksek öğretimde olsun,çoğunluk için zorunlu bir ezbere öğrenme dönemi geçiriliyor. Henüz yabancı dili bilmeyen çocuklardan üstün bir soyutlama yapmaları,o yapay ve topal iletişim ortamında feni ve matematiği anlamaları bekleniyor.Sonuç ortada,fen ve matematik öğretenlerin yabancı dil öğretimini bilmedikleri bir yerde yabancı dille öğretimden de söz edilmemesi gerekir.
4-Öğrenmenin bir tanımı da uzun süreli bellekte oluşan değişimdir.Çünkü dil öğrenimi önceki yapılarüzerine yeni yapılar kurarak gelişir.Uzun süreli bellekte bir andaki öğrenme aşamasına kadar öğrencinin edindiği kavramsal yapıların hepsi saklanır.Bunlar öğrencinin daha önce edindiği evrensel ve dile özeldilbilgileridir.Her yeni edinimle uzun süreli bellek bir değişikliğe uğrar.Bu değişiklik öğrencinin karşılaştığı tüm verilerden neleri algıladığını belirler,yani uzun süreli bellek ve onun taktik seçimine etkisi girdinin ne zaman alıma dönüşeceğini gösterir.Uzun süreli bellek edinim eyleminde hem bir süzgeç hem de alıcı olarak görev yapar.
-Şimdi dil öğrenmek için öncelikle ana dili bilmek önemli midir değil midir?
-Bir dilde düşünmek deyince anadil mi ikinci dil mi anlaşılır?
-Bir dili bilmek sadece üç beş cümle ezberleyip üç beş cümleye cevap vermek midir? -İnsan olan bir canlı için 300-500 kelime benim ihtiyaçlarımı karşılar demek ne demektir?

 Geçen yazımıza yorum yapan güya şaşalı kelimeler kullanıp güya birşey olduğunu ima etmeye çalışan bir yorumcumuz iki omzu arasında taşıdığı yuvarlağın futbol topuna sadece benzediğini yoksa top gibi her yere uzatılamayacağını anlamamış olacak ki yazısına Arapça başlıkla başlayıp öncelikle ana dil bilgisinin iyice öğrenilmesinin yabancı dil öğrenmekte daha faydalı olacağının tarafımdan vurgulanmasının daha faydalı olacağından bahsedip Arapça başladığı yazıyı Türkçe devam ettirip İngilizce öğrenme tavsiyesiyle bitirmiştir.
İnsan eylemlerinin hepsi zekayla ilgilidir.Çünkü yaradılışımızın temel sebebi cesedimizle beraber bize bahşedilen akıl makinesi ve bunun motoru olan zekayı kullanıp dünya denilen tiyatro sahnesinde yaratıcı tarafından verilen rolü layıkıyla oynayıp zamanı gelince göçüp gitmektir.Olaya dil meselesi açısından bakarsak bir objeye 'apple' veya 'elma' deyip dememek meselesi değildir bir dilde anlaşmak ve uzlaşı sağlamak ve bunun adına davranmak nesiller ve asırlar boyunca.
İngilizce meselesi dünyanın son yüzyılının meselesidir.Daha önce bir yüzyıl kadar Fransızcadünyanın meselesi olmuş, ondan önce bir dört yüz yıl Osmanlıca dünyanın meselesi olmuş, ondan önce bilmem kaç yüz yıl Latince ondan önce Arapça vs. vs. dünyanın dil meselesinin özneleri olmuştur.
Tabii özneyi önemli kılan cümlenin de kuruluş şeklidir. Cümleyi etken olarak kurarsanızözneye vereceğiniz önem cümle sonuna kadar ve ondan sonraki cümlelere de temel teşkil edipedemeyeceği veya edilgen olarak başlatırsanız öneminin daha da azalacağı ve sonraki cümlelerde 'doer' denilen yapıcılığından yapılandan etkilenen şekline bürünüp bürünmeyeceğinekadar bir dizi olayın sebep ve sonucunu yine kendinizin belirlemesini sağlar.
Dünyada retoriği iyi kullananlar hitabet sanatının en iyi özneleri olarak halklarını felaket veya refaha sürüklemişlerdir.Millet olarak ise sahip olunan vicdana, bunun nasılkullanılıp kullanılmadığına,amaç-meselenin gücü göstermek mi yoksa devamlılığını sağlamak mıolup olmadığını anlamaya,dili yerleştirme çabasının birliği sağlamak mı yoksa yayılmacıamaçları gerçekleştirmek mi olup olmadığına,Allah(c.c) tarafından verilen zekanın hizmet etmek amaçlı mı yoksa hizmetli kılmak amaçlı mı tüm canlıları kendine olup olmadığının tespitine,amiyane tabiriyle dile hakim olanların teknolojiye,teknolojiye hakim olanların da ideolojiyehakim olacakları tespitine yaşanan canlı örnekleriyle ayırdına veya farkına varma meselesidir dil meselesi.
Mesele Türkçeyi kullanıp kullanmamak meselesi de değildir şu anda.Çünkü diller o kadar birbirine girmiş ki etkilenimden kaçınmak neredeyse imkansız.Ama asıl olan bir cümle kurarken düşünmektir ve bir cümle kurarken düşünmek de belirli bir dille yani ana dille olduğu için dili bilip bilmemek burada önemli hale gelmektedir.En başta örneğini vererek başladığımız 'socalled' 'güya' 'yorumcu' zat çünkü eyleminigerçekleştirdiği başlık 'yorum yapmaktır' ki neyse bu hadi öyle olsun diyeceğimiz eyleminde kafasının ne karışık olduğunu daha laflar başlangıçta ağzından dökülürken ortaya koymaktadır. İşteburada da zeka ortaya çıkmaktadır.Bir söz bunu 'bir insan konuşmuyorsa ya çok zeki veya aptalın tekidir'şeklinde açıklarken hangisi olduğunu ise ağzından dökülen ilk kelimelerle anlarsınız şeklinde özetler.
Bazen bazı ortamlara giriyorsunuz insanlar sizi giyiminiz,kullandığınız telefon vs aksesuarlarınızlaölçüp biçmeye bakıyorlar.Eski bir söz bunu 'sizi elbisenizle karşılar fikrinizle uğurlarlar' der. Ama ben bakıyorum ki girdiğiniz ortamda ülkemizin her yerinde sizi hem karşılama hem uğurlama eylemiartık sadece ambalaja bakılıp yapılmaktadır.Bu eylemsizliğin daniskası diye adlandıracağım tarz aslındasizi de birçok durumdan korur tabii bunu kullanmak isterseniz.Ama bu zavallılığa kadar düşen milletlerin de birkaç yazıdır bahsettiğim egemenlik durumlarından hangilerinin tuzak-nesnesi olacakları da gün gibiyavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.
Düşünsenize bir zat çıkıp güya size akıl veriyor ama başladığı yazısında tam üç tane dilden güya bahsedipgüya kullanıp güya akıl verip ne yaptığını ne kadar anladığını yani zekasını da ortaya

 koymaktadır. Dildeokumak çok önemlidir.Yabancı dil öğrenmek için kursa gitmeye, ders almaya,kurum kurum gezmeye gerek yoktur. Dil öğrenmek için ilk iş zaman ayırmak sonra bu zamanı verimli kullanıp sistematik ve adım adım tamamen determinizm prensipleriyle hedeflere ulaşmaktır.Herkes her dili en fazla bir senede kendi kendine öğrenir.Yeter ki azmetsin.İşte zeka buradadır.Benim milletim dünyanın en zeki milletidir. Hayatta kalma hassası o kadar yüksek olan bir milletin meydana getirme hassası da hayatın her aşamasına damgasını vurup kendini göstermiş ve buna dünyanın her yerinde devam etmektedir.Şu ekonomik krizde düşünün bakalım adam bakkal dükkanı açmış, batırmış sonra ayakkabıcı açmış,o da batınca tekel bayii açmış,o da batınca köşede simit satmaya başlamış, hiç yapmazsa bir yere girip çalışmaya başlamıştır.Aradan yıllar geçip yavaş yavaş otobüs,metrobüs vs. de duymaya yavaş yavaş başladığımız adama iş veriyoruz ben yıllardır çalışmama rağmen alamadığım maaşı yeni başlamasına rağmen istiyor yuhhbee dedirten söylemleri duymaya başlıyoruz.İşte bitişin başlangıcı budur.Herkesin müdür herkesin C.E.O olma peşinde koştuğu bir toplum ortaya çıkıyorsa,en sıkıştığı anda ana babasına koşan süt kuzuları yavaş yavaş hayat denen ortama girmeye başlamışsa, en küçük problemde psikologluk hale gelen insanların olduğu en ufak sorunda kalp krizi geçiren nesillerin ortaya çıktığıortamları görmeye başladıysak hepsi de dili kullanırken yapılan iletişim hatalarından kaynaklanmaktadır.
Dil Allah’ın(c.c.) bahşettiği bir nimetken onu kullanmak Allaha(c.c) layık olmanın en temel endikatörüdür.Kullanamazsanızkullananların nesnesi olursunuz.İşte mesele budur ya eylemlerinizin arkasında sağlam özneler veya bazılarının eylemlerininkolay ihmal edilebilir nesneleri olmak bütün mesele bu.